Eskiden, seyahat etmek hayatınızı değiştirmek anlamına gelirdi. Gittiğiniz yerde aylarca hatta yıllarca kalırdınız. Yolculuğa uzun zamanlar ayırırdınız. Ancak şimdi her şey çok farklı, dünyanın herhangi bir yerine iki günden az sürede seyahat edebiliyorsunuz.
Ben lise zamanlarımdan beri seyahat ediyorum diyebilirim. Ve seyahat etmenin kişi üzerinde kalıcı özellikler bıraktığına inanıyorum. Küçük yaşlarda başlayan ticari girişimlerimi yaptığım seyahatlerim sonucu edindim. Bulunduğunuz ülkede hayallerinizi gerçekler ile dengeliyorsunuz ve bazı şeylerin nasıl olduğunu düşünmek yerine direk onları görmeye, deneyimlemeye başlıyorsunuz.
Yoğun bir iş temposuna sahibim. 53’den fazla ülkeyi deneyimlemiş biri olarak şunu söyleyebilirim ki iki tane hayatınız olmuyor. İş hayatım, özel hayatım gibi ayrımlara giremiyorsunuz. Kendinize bir yaşam stili oluşturuyorsunuz. Bir taraftan yoğun iş temposundaki işlerinizi çözümlerken, bir taraftan yepyeni deneyimler ediniyorsunuz ve zihninizin daha fazla çalıştığını keşfediyorsunuz. Aslında rutin hayatınızda seyahat kavramına bakış açınız da değişiyor. Öyle ki bazen işe giderken farklı yolları kullanarak gidiyorum, sadece bu kararla bile farklı insanlar ile yollarım kesişebiliyor bambaşka bir gün yaşama fırsatı oluşturabiliyorum. Yolları değiştirdikçe, sahip olduğum problemleri daha az önemsiyor, mutluluğumu ve enerjimi beni hiç tanımayan insanlar ile paylaşabiliyorum.
Gittiğim birçok ülke de ya da şehir de bir iki gün fazladan kalmayı tercih ediyorum. Bunun mümkün olmadığı zamanlarda, uyumuyorum diyebilirim. Seyahat etmeyi sevenler bilirler, değişik türden bir adrenalin hissi yaratıyor insan üzerinde, ne yaparsanız yapın hiç yorulmuyormuş gibi hissediyorsunuz. Kendimi bulunduğum bölgenin doğasına, yaşantısına bırakıyorum. Örneğin bir sokak mı geziyorum, geri dönüşümü tekrar aynı sokak üzerinden yapmamaya özen gösteriyorum. Kaybolmayı tercih ediyorum. İnternette bile öğrenemeyeceğiniz derinlemesine bir kültür ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Zihin hızlıca çalışmaya başlıyor, yapmayı planladığınız tüm iş rutin olmaktan çıkıyor ve bir keşfe dönüşüyor.
Daha önce görmediğiniz, alışık olmadığınız ya da en azından sizin için sıradan olmayan yerlere gittiğiniz de pek çok şeye adapte olmanız gerektiğini anlıyorsunuz; geleneklere, göreneklere, yemeklere, alışkanlıklara… Özellikle sizin kültürünüzden çok farklı bir kültüre sahip olan yerlere gitmek günlük tüm rutinlerinizden uzaklaşmanızı sağlıyor. Yaşayacağınız deneyim pek çok ön yargınızdan kurtulmanıza yardımcı oluyor. Farklılıklara geniş açılardan bakmaya başlıyorsunuz daha da önemlisi buna mecbur kalıyorsunuz. Bu da bakış açımızın gelişmesine fırsat tanıyor. Rutin hayatlarınızdan sıyrılıyor, alışkanlıklarınız sonucu uyuşmuş olan parçalarınızı canlandırıyorsunuz.
Yeni ortamlara girmek, çoğu zaman belirsizlikler ile dolu oluyor, sizi öngöremeyeceğiniz zor, eğlenceli ve çeşitli anılar biriktirmeye maruz bırakıyor. Beraberinde yeni zorluklar ve bu zorluklara meydan okuyan yeni bir benlik oluşmasına fırsat tanıyor. Konfor alanınızdan oldukça uzaklaşıyorsunuz. Kendinizle ve içinizdeki en derin duygularla bağlantı kurmanızı sağlıyor. En güzeli de bazen farkında olmadan, entelektüel kapasitenizi harekete geçiriyorsunuz. Hem sosyal hem de duygusal becerilerinizi geliştiriyorsunuz.
Stresli bir günlük yaşantının penceresinden hayatınıza bakmakla, kendinizi bıraktığınız bir seyahatin yarattığı boşluğun penceresinden hayata bakmak, çok farklı oluyor. Bu yüzdendir ki seyahat etmek zihninize yenileyici bir banyo yaptırıyor ve sizi hiç tanımadığınız bir insana dönüştürebiliyor…