Sinirlenince kızarır, korkunca morarırız. Üzücü bir olayın ardından karalara bürünür, hayallerle yaşayan insanları toz pembe bir dünyada yaşamakla itham ederiz. Kısacası yaşamımızın her anını renklerle ifade edebiliriz. Çoğu zaman kontrol edemediğimiz psikolojik etkiler bırakırlar üzerimizde. Kimi zamanda fizyolojik etki bırakarak karşımıza çıkarlar. Bazen baktığımız gökyüzü o kadar sonsuz ve saf olur ki ya da ya da gecenin karanlığı o kadar huzur verir ki insana sakinleşip, rahatlamış hissederiz. Peki bizi rahatlatan şey gerçekten gece midir? Ya da gökyüzü mavi değil de yeşil olsaydı aynı etkiyi bırakır mıydı üzerimizde?
Görsel iletişim ögesi olan renkler duyularımıza hitap ederler. İçgüdüsel kararlar almamıza neden olurlar. Öz güvenimizin oluşmasında, sağlıklı olmamızda, olaylara bakış açımızda renklerin enerjisinden payımızı alırız. Renk seçimlerimiz, mizacımız, yaşam koşullarımız, bilinçli yaşantılarımızın yanı sıra ihtiyaç duyduğumuz enerjinin niteliği de belirlemektedir. Kendimizi ifade etme sanatı olarak da değerlendirebiliriz. Renklerin bize hissettirdiği birçok duygu ile kendimizi keşfedebilir, hiç bilmediğiniz yönlerimiz ile tanışabiliriz. Ya da sahip olduğumuz karakteristik özelliklerinizin enerjisini renkler ile dışa vurabiliriz
Deniz tutkum sonucu mavi rengi ile sürekli iç içeyim, psikolojik olarak motivasyon arttırıcı, yaşam ile bütünleştirici etkisini görüyorum. Öyle söyleyebilirim ki fiziksel olarak kilomun sabit kalışını, psikolojik olarak hızlı karar alabilen yapımı mavinin enerjisi ile ifade edebilirim. Koluma severek taktığım turuncu saatim günü daha dengeli ve sakin geçirmemde fayda sağlıyor. Ya da ofiste odam da yer alan birbirinden farklı renklerin zihnimi farklı açılardan çalıştırdığına inanıyorum. Çok yoğun olduğum bir güne başlarken farklı renklerden oluşan kıyafet kombini tercih ediyorum. Çok yönlü olmanın ve birçok karakteristik özelliği aynı anda kullanabilecek olmanın vereceği yorgunluğu en aza indirdiğini söyleyebilirim.
Sadece bireysel olarak değil tarihin ilk zamanlarından itibaren kültürlerinde kendilerini renklerle ifade ettiklerini, sembolik değerler ve anlamlar içerdiğini de görmekteyiz. Örneğin; Beyaz, Türkiye’de saflığı temizliği simgelerken Asya’daki bazı toplumlarda ölümü simgeler. Kırmızı, Batı kültüründe dur veya tehlike anlamına gelirken, Hindistan’da gelinliklerde saflığın rengi olarak kullanılır. Sarı, Eski Mısır’da gözden düşme, kıskançlık ve utancı simgelerken, Çin’de saltanatı ve sarayı simgeler. Mavi, Hristiyanlıkta umut ve dindarlığın rengiyken, Arap Yarımadası ve Anadolu’da kötülükleri uzaklaştıran bir renk olduğuna inanılır.
Renkler ile ilgili özetle şunu söyleyebilirim ki tek başına bir mesaj verebilme yetisine sahiptirler. Davranışları yönlendirebilir ve insan fizyolojisi üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilirler. İnsanlar, günlük hayatın çeşitli yerlerinde arzularını, isteklerini, mutluluklarını ve üzüntülerini renklerle yansıtabilirler.